25 Ocak 2013 Cuma

Köpekleri "köpek oldukları" için suçlayamayız!

Bugün köpek vakaları ile ilgili istatistiklerde saldırıların büyük yüzdesinin Pitbull, Rottweiler, Dogo Argentino gibi güçlü ırklarda olduğunu görüyoruz, peki ama neden?

Bu köpekler gerçekten sanıldığı gibi "canavarlar" mı?
Tabii ki hayır!

İstatistikleri böyle görüyoruz, çünkü bu köpekler güçlüler. Bir başka ırk köpeğin ısırığı için hastaneye gitmeyebilir ve dolayısıyla bu ısırığı rapor ettirmeyebilirsiniz, ancak güçlü bir çene ile açılan yaralar maalesef daha tehlikeli oluyor. Çenesi güçlü olan pek çok köpek ırkı varsa da en popülerleri bu ırklar, oldukça fazla kişi bu ırklardan köpek besliyor. Bu yüzden bu istatistikler bu sonuçları veriyor.

İşim gereği pek çok farklı ırktan pek çok farklı karakterde köpeklerle çalışıyorum, davranış problemlerini çözüyorum. Cocker ve Cavalier King Charles Spaniel'lar, Beagle'lar, Golden ve Labrador Retriever'lar, Boxer'lar, English ve French Bulldog'lar, Jack Russel, YorkShire Maltese ve Airdale Terrier'ler, Pinscher'lar, Chihuahua'lar, Danua'lar, Pug'lar, Poodle'lar, Rough ve Border Collie'ler, Dalmatian'lar, Shar-Pei'ler, Chow Chow'lar, Doberman'lar, German Shepherd'lar, Rottweiler'lar, Cane Corso'lar, Dogo Argentino'lar, Staff'lar, Pitbull'lar ve çeşitli melez köpekler.. Hepsiyle çalıştım, çalışıyorum. Bugüne kadar çalıştığım köpekler arasında yüksek agresyonu olup bana karşı ısırma eğilimi gösteren bazı köpekler oldu, cinsleri Cocker, Cavalier, Pinscher, Chow Chow, Golden ve Jack Russel'dı. "Canavar" zannedilen ırklardan çalıştığım köpeklerin hiçbirinde henüz bana karşı ciddi saldırganlık ile karşılaşmadım.
..... >>

Özellikle Pitbull'lar hakkında akla mantığa sığmayan laflar duyuyorum: "Labaratuvar hayvanı, genetiği bozuk ırk, genleriyle oynanmış doğal olmayan hayvanlar, vahşi, saldırgan, canavar, kana susamış".. Bunlar ne kadar da yanlış tanımlar..Hele ki "saldırganlık onların doğasında var" cümlesini hiç kabul etmiyorum ve izninizle şu herkesin dilinde olan "doğasının gereği" kavramının içini doldurmak istiyorum.


Öncelikle; köpekler "insan" değiller. İnsanların dünyasında "yapmaları" ya da "yapmamaları" gereken şeyleri doğuştan bilmezler, zira bu tanımları biz insanlar belirledik. Onlar sadece "köpek" gibi davranırlar ve konuşmalarımızdan değil, etki-tepki ile öğrenirler. Yavru bir köpeğin halınıza çişini yapması gayet "köpekçe" bir davranıştır, bunu "yanlış" olarak tanımlayıp değiştirmek isteyen taraf biz insanlarız. Mamasını yiyen ya da en sevdiği kemiğini kemiren köpeğin ağzına doğru yaklaştığınızda hırlaması/ısırma tehdidinde bulunması da "köpekçe" davranışlara dahildir ve oldukça normaldir.

Bizlere düşen, "doğru" olarak tanımladığımız ve kabul edilebilir davranışları pekiştirmek, "yanlış" olarak tanımladığımız ve kabul etmediğimiz "köpekçe" davranışları "insanca" yöntemlerle eğiterek düzeltmektir.

İster Chihuahua kadar minicik ve narin ister Danua kadar kocaman ve güçlü olsun, her köpek henüz yavruyken (en geç 4 aya kadar) küçük çocuklara, kedilere, diğer köpeklere ve insan dünyasının her şeyine yönelik şekilde sosyalleştirilmelidir. Mamasını, oyuncağını, yattığı yeri (kısaca kaynaklarını) paylaşmayı bilmeli, bunları korumaya çalışıp agresif tepki vermemesi için daha en başından ödül sistemi ile eğitilmelidir. Zorlama ve ceza içeren baskıcı yöntemlerle uygulanacak olan bir eğitim, köpeğinize "doğru" davranışı öğretmez, yalnızca "yanlış" olarak tanımladığınız davranışları geçici olarak baskılar. Bu baskılama ile ileri dönemde köpeğinizde "beklenmedik(?)" tepkiler yaratırsınız ve genellikle hiç de istemediğiniz bir sonuca varırsınız. 

Doğru davranılmayan bütün köpekler ısırabilirler, sahiplerine göre "beklenmedik" olan bu tepkinin ortaya çıkması, köpek açısından aslında son derece normaldir. 

Nasıl mı? 

Bütün canlılarda tehdit karşısında verilen 3 temel tepki vardır, sırasıyla:
Donma (Freeze) - Kaçma (Flight) - Karşı atak (Fight)

Köpeklerin hayatta kalma içgüdüsü onları stresten uzak durmaya ve mümkün olduğunca çatışmadan kaçınmaya iter. Köpekte öğrenilmiş çaresizlik olmadığı sürece, tehdit karşısında verilecek tepkilerde ısırma her zaman son sıradadır. (Burada tehdit tamamen köpeğin algılayışına bağlıdır. Gerçekten tehdit ediyor da olabilirsiniz, sadece sevmeye çalışıyor da olabilirsiniz, sizin değil köpeğin gördüğü önemlidir. Köpeği strese sokan her durum bir tehdittir ve bertaraf edilmesi gerekir.)

Hızla üzerine gelen arabayı ya da aslanı gören bir ceylan önce donup kalır, zaman bulursa kaçar, yakalanmamak için son çaresi çifte atmaktır. Bir köpeğe kızıp üstüne yürüdüğünüzde, mamasını-kemiğini almaya ya da istemediği bir şeyi zorla yaptırmaya çalıştığınızda yine aynı tepkileri görürsünüz; önce donar, sonra kaçmaya kaçışır, köşeye sıkıştığında dişlerini gösterir ve son çare olarak ısırır. Genellikle ısırma aşamasına gelmemek için yapılan şeye tahammül eder ve bir şekilde olay sonlanır. Eğer köpek, aynı etkiye karşı tepki olarak her donduğunda ya da kaçmaya çalıştığında sürekli aynı sonuçla karşılaşıyorsa (yani tehdidi bertaraf edemiyorsa) bir süre sonra bu davranışlarının işe yaramadığını öğrenir ve sonraki her seferde karşı atağa geçmeye daha erken karar verir. Öyle ki, bazı durumlarda artık tehdit edilmese bile direk olarak ısırma girişiminde bulunabilir. 

Örneklerle biraz daha geniş bir anlatımda bulunayım:
-Köpeğimizi yıkamak istiyoruz ve köpeğimiz banyo yapmaktan hiç de hoşlanmıyor, bu eylem ona 4 aya kadar olan en önemli sosyalizasyon döneminde doğru şekilde (sevdirerek) tanıtılmamış. Onu banyoya sokmak için kucaklamak üzere eğiliyoruz, köpeğimiz donup kalıyor, kucaklıyoruz, tam küvete sokacakken kaçıveriyor, yatağın altına saklanıyor. Yere uzanıp yatağın altındaki köpeğimize ulaşmaya çalışıyoruz, bir yandan söyleniyoruz, kızıyoruz, köpeğimiz artık köşeye sıkıştı ve "AH!".. Köpeğimiz bizi ısırdı!... Ne kadar da kötü köpek!..

-Çocuksuz bir aile yavru bir köpek alıyor. Bu yavru, aşıları bitip de sokağa çıkabilene kadar yani en önemli sosyalizasyon döneminde hiç küçük çocuk görmüyor, yani doğduğu günden itibaren sadece birkaç defa küçük çocukla karşılaşabiliyor ve her karşılaşmasında çocuklar tarafından tüyü-kulağı-kuyruğu çekilerek ya da çocuklara gitmesin diye sahibi tarafından tasması çekiştirilerek, azarlanarak strese sokuluyor. Bu durumda köpeğin çocuklara karşı agresyon geliştirmesi kadar normal bir sonuç olamaz.

-Yürüyüşlerde gördüğü kedi ve köpeklere ulaşmak için ileri atılan bir köpeği düzeltme amacıyla sahibinin tasmayı sertçe çekip "hayır!" diye bağırması, bir süre sonra bundan sonuç alamadığı için bir de üstüne artık boğma-dikenli tasma kullanmaya başlamasını düşünün.
Veya kişi köpeklerden korktuğu için sokakta her köpek görüşünde kendi köpeğini hızla kucağına alıp/tasmasından çekip uzaklaşmaya çalıştığını düşünün.
Sonuç: Bir süre sonra kedi ve köpeklere havlayan bir köpek.

-Zil çalıp eve misafirler/sucu/postacı geldiğinde heyecanlanıp insanların üstüne atlayan bu yavru köpeğe sahibinin kızdığını, bağırdığını, gelen kişilerin de ellerini ve dizlerini kullanarak köpeği sertçe uzaklaştırmaya çalıştığını düşünün.
Sonuç: Zil çaldığında ve eve insanlar geldiğinde havlayan hatta belki insanların paçalarını ısıran bir köpek... Ne kadar da kötü köpek!..

Hayır, kötü olan köpek değil!
Unutmayın, onlar köpek, bu dünyayı bilerek doğmadılar. Biz onlara "bak yavrucuğum araba diye bir şey vardır, kedi diye bir şey vardır ve kovalanmaz, kedi kovalamaya çalışırken sana araba çarpabilir" şeklinde konuşma yoluyla anlatımlarda bulunamayız. Bizim "varsayılan" olarak hafızamızdaki bilgilere sahip değiller, bunu bekleyemeyiz. Köpeklerimize insan dünyasını bizler tanıtmalıyız, hayatı boyunca karşılaşabileceği her durumu yavruyken senaryolaştırmalı ve bu durumları bizim onayladığımız şekilde karşılayabilmeleri için pekiştirme sistemiyle öğretmeliyiz. Kedi gördüğünde bize baktığı ve yanımızda kaldığı için köpeğimize ödül vermek ile kovalamaya çalıştığı için cezalandırmak arasında ciddi fark vardır.

Bir köpeğin ısırması aslında hiç de "beklenmedik" bir olay değildir, ısırma olayı çok önceden beri yavaş yavaş gelişip ortaya çıkar. Hiçbir köpek doğuştan saldırgan değildir, belli eğilimleri vardır ve bu eğilimlerle birlikte öğrenilmiş davranışlar sonucunda agresyon gelişir.

Yüz yıllar önceki insanlar için köpeğin tarlada-çiftlikte-avda işlerine yarayabilmesi önemli bir şeydi ve bu işleri en iyi yapan köpekleri çiftleştirdiler. İşte "genleriyle oynamak" deyimi ancak bunun için kullanılabilir.
Doğal seçilim ile üreyen köpekler Avustralya Yaban Köpeği (Dingo), Afrika Yaban Köpeği ve günümüzün sokak köpekleridir. Yapay seçilim ile üreyen köpekler ise bugün tanıdığımız tüm köpek cinsleridir. Eski zamanlardan günümüze yaklaştıkça köpeklere uyguladığımız yapay seçilimin kriterleri de değişti. Çiftleşmesi için seçilecek köpeğin sadece işini iyi yapması değil aynı zamanda iyi görünmesi de önemli hale gelmeye başladı.. Hatta bazı ırkları sadece görüntüleri için yetiştirdik, yetiştiriyoruz. Örneğin belli bir ırkta bu uzun tüyleri sevdim diyor, sadece uzun tüylü köpekleri çiftleştirip ırkı daha uzun tüylü hale getiriyoruz. Bazı ırkları ise daha güçlü olmaları için yetiştirdik, yetiştiriyoruz. Yoksa oturup köpeğin DNA'sını alıp, hmm burası saldırganlık geni şimdi burayı biraz açalım, burası da kaslı olma geni, bu geni de çoğaltalım gibi bir labaratuar çalışması yok ortada. Bir de, yapay seçilim ile ortaya çıkardığımız cins köpeklerin kaçması, kaybolması, sokağa atılması ile kendi aralarında yeniden doğal seçilim ile üremesi sonucu sokak köpeklerimiz var.




Avustralya Dingo Köpekleri        Afrika Yaban Köpekleri                  Sokak Köpekleri



Bütün etçil memelilerde olduğu gibi köpeklerin de 3 temel içgüdüsü vardır. Bu içgüdüleri ve alt elemanlarını öncelik sırasına göre sıralayalım:
  • Sürü içgüdüsü (pack instinct) - Güvenli alana sahip olma, beslenme, sosyal davranışlar ve üreme
  • Savunma içgüdüsü (defence instinct) - Hayatta kalma, tehditlerden kaçınma, kaynaklarını ve sürüsünü koruma
  • Avlanma içgüdüsü (prey instinct) - İz takibi, bulma, kovalama, yakalama ve öldürme

Bir köpek öncelikle kendini güvende hissetmelidir, güvensiz bir köpek yemeyi reddeder.
Aç bir köpek sosyal iletişimden önce yemek arar.
Kendini güvende hisseden ve tok bir köpek sosyal iletişim ihtiyacındadır, bir sürüsü olmalıdır ve son olarak üreme ihtiyacı duyar.
Köpek için önce kendi hayatını korumak önemlidir, güvenliğini tehdit altında hissettiği durumlarda bu tehdidi bertaraf etmek için uğraşır.
Kendi hayatından sonra korunacak en önemli şey kaynakları(sığınma-beslenme-sosyal ihtiyaçlar)dır.

Bu içgüdüler tüm köpeklerde temel olarak bulunur ancak farklı köpek ırklarının içgüdüsel davranışları farklı düzeylerdedir. Örneğin av-tazı grubu köpeklerin avlanma içgüdüleri koruma içgüdülerinden daha yüksekken, bekçi-çoban grubu köpeklerin koruma içgüdüleri av içgüdülerinden daha yüksektir.

Köpeklerde av içgüdüsünün getirdiği motor davranışlar; iz sürme(koku ile takip), hedef belirleme(göz ile takip), gizlice sokulma(stalk), kovalama, yakalama ısırığı ve öldürme ısırığı şeklinde 6 adımda tamamlanır.

Yapay seçilim ile köpekler yetiştirilirken av içgüdüsünün motor davranışlarından:
-Sadece avın koku izini süren ve bulan köpeklere Scenthound grubu dediler; Beagle, Bloodhound, Basset Hound vb cinsleri yetiştirdiler.
-Sadece avın görsel izini süren (görerek kovalayan) ve bulan köpeklere Sighthound grubu dediler; Whippet, Borzoi, Saluki vb cinsleri yetiştirdiler.
-Sadece avın koku ve görsel izini süren, yakalayan ve ısırıp parçalamadan getiren köpeklere Gundog/Flushingdog grubu dediler; adında Setter, Retriever, Spaniel vb olan cinsleri yetiştirdiler.
-Sadece koyun(av)ları gözleriyle takip eden, gizlice yaklaşan (stalk) ve kovalayan(güden) köpeklere Herding grubu dediler; adında Collie, Shepherd, Cattledog olan cinsleri yetiştirdiler. Bazılarından gütme için stalking ile birlikte dişlerini kullanması da beklenirdi.
-Avın koku ve görsel izini süren, bulan, kovalayan, yakalayan ve gerekirse öldüren yani içgüdüsel davranışların tamamını gösteren köpeklere Terrier grubu dediler; pek çok farklı Terrier türü yetiştirdiler. Bazıları daha sonradan görüntüleri için yetiştirilip Companion grubu oldular, yine de içgüdülerinden çok bir şey kaybetmediler.

Tüm Terrierler hareket eden nesnelere kolay odaklanabilen, kovalama, yakalama ve ısırma içgüdüleri yüksek, reaktif köpeklerdir. Çünkü onlar "toprak" köpekleridir. Yüz yıllar önce kümes, tarla ve ambarlarını korumak isteyen çiftçilerin köpekleriydiler. Bu yüksek av içgüdülü köpekler geleneksel av köpeklerine nazaran tilki, porsuk gibi hayvanların inlerine kolayca girebiliyorlar; aynı zamanda köstebek, fare gibi zararlıları da avlayabiliyorlardı. Koruma güdüleri de yüksekti, en ufak hışırtıda tepki gösterip havlıyorlardı.  O zamanlar, Terrier grubu için avcı davranışları en yüksek köpekler daha çok yavru yapma şansına sahiptiler.

Bugün arkadaş olarak evlerimizde beslediğimiz köpek ırklarının tümü, geçmişte bir görevi iyi yaptıkları için yetiştirilerek cins köpek oldular. Golden Retriever av köpeğidir, German Shepherd (Alman Kurdu) sürü gütme köpeğidir, Dogo Argentino yaban domuzu avcısıdır ve Rottweiler sığır çobanıdır. Köpeğin davranışsal eğilimlerini değerlendirmek için cinsinin kökenini bilmek gerekir.

Pitbull ırkının kökenini biraz araştırırsanız, ırkın tam adının American Pitbull Terrier ve benzer diğer türlerin de American ve English Staffordshire Terrier olduğunu görürsünüz. Çünkü bu ırklar ortaya çıkarken yapılan seçimli çiftleştirmeler arasına Terrier ırklarından köpekler de katılmıştır. Evet! O sevimli Terrierler. Pitbull'ların soyunda English Bulldog ile Old English Terrier vardır. Çünkü insanlar bir İngiliz Bulldog kadar güçlü ama ondan daha atik, daha hızlı odaklanabilen, av içgüdüsü daha açık bir köpek istediler. Sonunda onları çiftleştirip Pitbull cinsini yetiştirdiler.






Bugün Terrier grubundan bir köpek ile bir Pitbull tipi köpeğin av ve koruma içgüdüleri neredeyse aynı oranda yüksektir.

Aradaki tek fark, bugün gazetelerde sahibini/bir başkasını ısıran Terrier'lerin haber değeri taşımamasıdır. Her ne kadar en küçük bir köpek bile ısırdığında parmaklarınızı kırabilecek güçte olsa da sonuç ölüm olmadığı için bu haberler medyada yer bulmazlar.





Ufacık, kıvırcık ve benzeri bir Terrier grubu köpek gördüğünüzde "ayyy ne kadar sevimli!" diyorken, bir Pitbull gördüğünüzde "canavar!" demek çok büyük haksızlık, çünkü içerik olarak neredeyse aynı şeye bakıyorsunuz!


Bir Beagle sahibi olup, "bizi hiç dinlemiyor, bir koku alınca basıp gidiyor" diye şikayet etmek ve sokağa atmak, bir Jack Russel Terrier sahibi olup "kedileri kovalıyor, çok havlıyor, bizi dinlemiyor" diye şikayet etmek ve sokağa atmak, bir Pitbull sahibi olup "neyse ki insanlarla iyi ama kedilere ve diğer köpeklere karşı çok saldırgan" diye şikayet etmek ve öldürmek; bunların hepsinin kaynağı aynı: İnsan hatası!


İçgüdüsel davranışlar doğru eğitimle kontrol edilebilir ve yönlendirilebilir.

Böyle açık içgüdülere sahip bir köpeğin yavruyken yaptığı ısırma, çekiştirme, hırlama oyunları sahiplerine komik ve eğlenceli geliyor, bu oyunları överek-gülerek pekiştiriyorlar, fark etmeden (ya da daha kötüsü bilerek) köpeklerine bu davranışların insan dünyasında onaylandığını öğretiyorlar. Ve bir gün köpekleri büyüdüğünde, bu öğreti korkunç bir hale gelmeye başlıyor. Oysa ki köpeklerin içgüdüleri kediler, çocuklar ve diğer köpekler yerine top/frizbi oyunları gibi çeşitli becerilere yönlendirilerek tatmin edebilir.

Bakınız:
İçgüdüleri başarılı bir şekilde yararlı becerilere yönlendirilmiş bir Jack Russel Terrier:

Bakınız:
İçgüdüleri başarılı bir şekilde yararlı becerilere yönlendirilmiş bir Pitbull Terrier:


Eğer bir köpek sahibi olacaksanız, almak istediğiniz köpek ırkının kökenini ve genel davranış eğilimlerini bilmelisiniz. Köpeğinizi kaliteli bir "yetiştirici"den almalısınız ki köpeğiniz "nedense" çoban davranışları gösteren bir Golden Retriever(?) çıkmasın. İyi bir yetiştirici, sağlık ve davranış testleri yapılmış ebeveynlerden yavru yetiştirir, köpeği size 8 haftalıktan daha küçük yaşta vermez, ilk 8 haftasını anne ve kardeşleriyle doğru yönlendirmeler eşliğinde geçirmesini sağlar. Hangi ırktan olursa olsun köpeğinizi evinize getirdiğiniz ilk günden itibaren doğru şekilde yetiştirmeli, sosyalleştirmeli ve eğitmelisiniz. Bunları yaparken de baskıcı olmayan metotları kullanmalısınız. Köpeğiniz sizi ceza verici olarak değil kaynak sağlayıcı olarak tanımalı, ödüllendirme metoduyla sizin "doğru" tanımladığınız davranışlar sevdirilmeli ve bunları hayatı boyunca "kendi isteğiyle" yapmalı.

Bu gereklilikleri yapmadığınızda ortaya çıkan kötü durumlarda suç köpekte değildir.
Ve maalesef insanlar "kötü köpek!" demeyi, onlardan bir çırpıda kurtulmayı en kolay yol olduğu için seçiyorlar...
Ne kadar da kötü insanlar!...


Pozitif Köpek Eğitmeni
Gülru Batur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder